20 Ağustos 2011 Cumartesi

Kabullenmeli

 Aslında o vücuttan önce duyguların geldiğini ve duygularını insanlara nasıl sunacağını bilse belki hislerimi anlayabilirdi. İnsanlara baktıkça erimeye yüz tutan bir kalbim var. Onlardan nefret emiyor ve kumpas planlarını önlerine kusuyorum.


 Ben anlaşılmayan bir kutu olarak kalmaya devam edeceğim, kimse için değişmemeli...


 Ruhlar parlaklığı sevseydi, gölgelerimiz geceleri karanlığa gömülmezdi. Kimliklerimiz, elimizdeki pimaş kaplı kağıtlardan ibaret olsaydı, belki karakterimiz daha sabit olabilirdi. Düşünmek, düşürmek, üşüşmek, üşümek ve eylemsizlik hali...


 Her şey bir özne ile başlayıp fiil ile son buluyor. Sonu getiren salt bir eylem oluyor. Fakat, bizim için önemli olan sonumuzu getiren eylemden çok bu eylemi kimin yaptığı oluyor. Oysa ki, her şeyi bırakıp kabullensek ve bir şeylere saldırmak için aranıp durmasak daha kolay olurdu. Değil mi?


 Değil! Aslında bu kabullenişler bizi sürü psikolojisinin varoluşuna inandırdı. Bizler her şeyi kabul edip, bir köşede infazımızı beklemesek böyle olmayacaktı. Gökyüzü beni boğuyor, Güneş ışığı uykularımın ortasında doğup göz yuvalarımı acıtıyor. İnanmak istemiyorum! Her şeyi kabul etmek ve sonu beklemek bize göre değil. Tanrı bize verdiği aklı boş bırakmamız için vermedi. İnsanlar neden fikirlerine sahip çıkamazlar?


 Her şeye sahip çıkabilirsiniz. Ancak, gerçeği gördüğünde ve fikrinin yanlış olduğunu anladığında direnmeyi bırakmalısın. Çünkü, körü körüne bir fikre bağlı kalmak, kör cehaletten başka bir şey değildir. Şu yazılarımı daha derin bir felsefeyle süslemeyi çok isterdim ama devlet ne yazık ki okuduğum okula yetkin bir felsefe hocası vermedi. Gerçi, ben de sayısal öğrencisiyim, ne işim var felsefeyle değil mi? Öğretmenler böyle düşünüyor.


 Kabullenişler bittiği vakit, sevgiler ve fikirler daha dirençli olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder