14 Eylül 2011 Çarşamba

Sandığımız Gibi

 #Bugün her şey çok farklı olacaktı. 

 Uyanacaktım. Sesi kulağımı ısıtacaktı. Nefesi, enseme değdiği müddetçe elleri kalbimi okşayacaktı. Yatakta, bir süre için şımaracak ama sonrasında ona kahvaltı hazırlamak üzere ben doğrulup mutfağa gidecektim. Saatler, bizi uyandırmaya çalışıp durmasa bir yığın olarak karşımızda durmayacaktı. Ben uyanmayı ve gerçeği görmeyi hiç tahmin etmiyordum. Rüyalar içinde sürekli olarak farklı katlara iniyordum, labirent yukarıdan aşağıya doğru gidiyordu. Bu işte bir terslik vardı.

 #Bugün her şey çok iyi olacaktı.

 Mesela, bugün ne olursa olsun, boğazım düğüm düğüm olmayacaktı. Kim gelirse gelsin, sarsılmayacak ve kapımı öylece açık bırakacaktım. Bugün, içilen kadehin ardına saklanan ne olursa olsun, gözlerim dolmayacaktı. Yüz hatlarımın beyaz dokusu üzerinde sırıtan kirli sakalım, bugün daha hoş bir görünüm alacaktı. Belki, bu onun hoşuna giderdi. Kim bilir, onun için çekici bir hal alabilirdim. Bugün belki bütün bendimi yıkıp, insanların arasına karışabilirdim. Bugün, seni de çağırıp her zamanki kafede birkaç sıcak sıvı tüketirdik. Belki o, sesini duymaktan haz aldığı kişiyi dinlemek isterdi ve ben onu ayaklarına kadar getirirdim. Ne de olsa onun söylediği her söz bir emirdi.

 Bir çatlak gözüme takılmıştı. 99'da şiddetli sarsıntılara maruz kalan evimde bile oluşmayan bir çatlak görmüştüm. Oysa olan biten bir şey yoktu. Bilmediğim bir şekilde sallanıyordum, sanırım 99'un etkisi üzerime öylece yapışıp kalmıştı. Ufak bir sinir harbinde veya ufak bir deprem sözcüğünün büyük etkisinde sürekli olarak sarsıldığımı hissederdim. Sandığımız gibi bir travma etkisi olmayabilirdi, ama bunu aileme hiç açıklayamamıştım. Onlar da fazla ilgilenmezdi, biz güçlü bireylerdik. Evet, biz yani kardeşim ve ben güçlü insanlar olarak yetişiyorduk. İradesi sağlam, fikirleri dik bireyler olarak yetişiyorduk. Fakat, zaman bize yanılgılarımızı göstermek üzere harekete geçti. Bizi önce aynalarla dolu bir odaya hapsetti, sonra bir fırtınayı başımıza nöbetçi olarak bıraktı. Kum taneleri, tepeden aşağıya geçiyordu ve düşen her tane bize yaklaşan bir sonu alenen gösteriyordu. Son kum tanesi düşerken hatırladığım tek şey, yüzüme patlayan gerçekler olmuştu ve irademden ödün verdiğim bir kişilik....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder