6 Eylül 2011 Salı

Islak Kovan

Soluk akıllarımızdan dışarı bakan fikirler,
Titrek isteklerimizin kendini gösterme çabası,
Bir yaz günü esen rüzgarın hissettirdikleri,
Belki sonbaharın kendini duyurması,
Belki hırçınlığımızın bize getirdikleri...


Kelimelerim yine birbirine dolanıyor,
Çok mu fazla üşüyorlar, çok mu yalnızlar?
Onları idamda karşılayan ipi arıyorlar,
Aybüke altında çalıyor, tüm marşlar...


Bir nefes karşısında, huysuz bir adam,
Anlam vermeye çalışmadığı ifadeler...
Kendi anılarında yer etmeyen bir ortam,
Kelimler yine yanlış yola düştüler.


Bir hırs ile doluyor, gölgen karanlığıma,
Aslında senin gölgen, benim karanlığım,
Nefesin yavaşça karışıyor, ıslaklığıma
Güldüğün karelerle doğuyor, aydınlığım.


Bir Kasım ayında gelişini kutluyoruz,
Yirmi tane mum var masanın üstünde
Yirmi küçük anlamı ateşe sığdırıyoruz,
Yirmi kısa madde kağıdın üstünde...


Aynalarda, güzel bir yüz aramıyorsun,
Düş bahçeni ısıtacak insanla birliktesin,
Hücrelerine yeniden hayat aşılatıyorsun,
Son peronda, o adamla birliktesin.


Satırlarım, o masadaki mumlar gibi eriyor,
Şafağa daha çok var ama gitmeye hazırsın,
Kapının dışında, hayatının başı bekliyor,
Çıktığında kaybedecektim, ama sen yeniden doğacaksın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder