19 Temmuz 2012 Perşembe

Hayal Arabası

Ender bir ateş gibiydin, ben üflemeye kıyamıyordum. Fakat sen beni yakma çabasından bir an olsun vazgeçmiyordun. Bulutları yarattık, gölgelerinde sarılmamız gerekirdi ama biz her gölgenin altına girip birbirimizden kaçmayı seçtik. Kelimelerle örtülü bir bir örtüyü üzerine serecektim, sen yıldızlar gibi bir parlayıp sönecektin. Sabah olacak Güneş'ten daha fazla parlayıp beni kör edecektin. Biri gelecek beni sevecek ama ben bunu göremeyecektim, nihayetinde seni sevme işine kendimi hapsettiğim için yanıbaşımdan kaçan belki sayısız yolcudan biri olacaktı o da. Son sözlerimizi bitiremeden birbirimizi yemeye dalıyoruz, sen bir adım geç atsan yahut o sofradaki sandalyelerden biri olmasa ve vazgeçip dönsen belki ben sana kendi payımı getireceğim ve susup öylece benim kalbime girişini izleyeceğim. Bir dakika susarsan gözyaşlarımdan damıttığım en güzel içeceği içecektin, ben seni seyir defterine kelimelerle yazacaktım ve sen belki de beni gözlerine çizecektin. Dünden hatrı sayılır bir öpücük verecektik, okula gider gibi yahut işe geç kalmışken patrona vereceğimiz hesabı düşünme meşgaline dalmadan son bir rahat nefesi almamızı sağlayacaktı. O karşı sokağa gitmeyi asla düşünmeyecektin ve hayallerle dolu bir araba seni benden alıp götüremeyecekti. Sahi arabanın plakasını nereye yazmıştım? Seni yegane yere kayıt etmiştim ama o trene hiç yetişememiştim. Her şey böylesine el altındayken biz nasıl yüzüstü bırakıldık? Denizin dibine vururken boşalan şişelere rastladım, benden, senden ve bir düzine kaybedenden selam taşıyorlar. Gece yanına uğramak için kanatlarımı kullanmayı diledim ama Galata'nın beni götürdüğü yere gelebilmekle yetindim. Sana bir mektup gizledim, yazamadım hala içi boş ama kağıdı saklıyorum. Bir gün o araba seni bana geri getirecek ama bu seferde beni bir limana atacaklar, bu arayış bitmeyecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder