14 Temmuz 2012 Cumartesi

Olaylı Patlak


 Dün gece Taksim'e gidelim, eğlenelim istedik. Eğlenceden kasıtta çok abartılı bir şey değil aslında tam olarak eğlence de değil sadece hava alıp gelecektik. Gittik, park edecek yer keşfedene kadar dışarıdan iki defa Taksim'i tavaf ettik. Sonunda ben bir yer keşfettim ve park ettik.(Taksim'de var olan en temiz yeri keşfettim.) 
 Yemeği yemek için klasikten şaşmadık ve Burger'a girip bir şeyler aldık. Oturduğumuz yerde muhabbetimizi ettik, arkamızdaki şaşkınlarla dalgamızı geçtik. Benim ısrarlarım sonucu İçen Arı'ya rutin olarak uğrayıp birkaç şey içerken arkadaşın babasından gelen telefonla paniklemesi bir oldu ve hemen apar topar kalkıp arabaya gitmek için hafif bir tempoyla koşturmaya başladık. Hafızama şükürler olsun arabanın yerini hızlıca bulmamızı sağladım ve hemen yola çıktık. Dönerken daha henüz Taksim'den çıkamamışken bir sokağa saptık. Yolda tuzak olduğunu ve geri çıkmamız gerektiğini söyledim ama arkadan gelen adam eliyle devam işareti yapınca arkadaşım panikleyip  ileriye sürdü arabayı ve bile bile mallığımızı yaptık. O anda ben de şaşırdığım için aklıma el frenini çekip arabayı durdurmak gelmedi. Arkadan gelen araçta hemen sağ tarafımızdaki parka girdi (bizim peşimizden gelmeyecekmiş). Acayip tav oldum, adamı indirip dövmek istedim ama elimizden kaçırmıştık, tekrar dönüp uğraşmadık. Hemen iki metre ileride otoparkçılar bize el işaretleriyle arabayı otoparka almamız gerektiğini söylediler ve bizde yanaştık. O sırada artık nasıl bir rastlantıysa iki dakika sonra sivil asayiş ekibinin arabası geçmeye kalktı ve onlarında lastiği patladı. (ben de emekli polis bir bireyin çocuğu olduğum için çok büyük rastlantı geldi bu bize göre) Arkadaş ve iki polis lastikleri tamir için götürdü, ben de bir polisle arabaların yanında kaldım. Epeyi vakit geçtikten sonra o iki polis geri döndü ve bizimkinden hala eser yoktu. Dönen polislerden biriyle konuşmaya başladım ve bana arkadaşımın bir ayyaş tarafından kovalandığını söyledi. Arkadaşımın karşısına şans eseri Yunus ekipleri çıkmış. Polisler lastiği taktıktan sonra "arkadaşını alıp geleceğiz" dediler ve gittiler. Beni de biraz ufak bir heyecan sardı, tanımadığım etmediğim bir yer ve telefonumda şarj yok diğer telefonumu da arkadaşıma verdim.(kuzeni para gönderecekti, bu yüzden lazım oldu) Adam başta benimle arabaların yanında kalan polise epeyi laf anlatmıştı ve birçoğu da sıkmaydı. Uyuşturucu kullanmayı son iki aydır bırakmış da namaza gidip geliyormuş da... 
 Polisler gittikten sonra bu otopark sahibiyle ben muhabbet etmek zorunda kaldım ve adam dört gün önce neredeyse uyuşturucudan komaya gireceğini falan anlatmaya başladı. Ben polis varken sporla uğraştığımı babamın emekli polis olduğunu ve hakkımdaki birkaç şeyi daha anlattım. (kendimi sağlama almamı birazcık sağladı, karateci olduğumu söylemem) Adam; "aman iyi sakın kullanma" gibi laflara girdi de belki de orada istesem kendi eliyle satacaktı. Sigara alıp almayacağımı sordu istemedim, çay, su gibi birkaç şey daha soru ben de yine istemediğimi söyledim. O kadar gerilmiştim ki lanet yerden bir an önce gitmek istiyordum. En sonunda arkadaş döndüğünde bizim için iyi olacak tek şeyi söyledim; yüzüğü buldum. Arkadaş yüzük takıyordu ve o gece arabada yüzüğü düşürmüştü, işin kötü yanı ertesi sabah kızla buluşma ihtimali de vardı neyseki ben şans eseri yüzüğü keşfettim. Oradan uzaklaşırken acayip dikkatli olmasını söyledim ama uzaklaştıktan sonra arabayla alabildiğine hız yapmaya başlayınca benim yine bütün soğukkanlılığım gitti. Üstelik lastiğin iyi takılıp takılmadığını anlamak için sağa doğru dönen bir virajda arabayı sarstı, "oğlum sen ne yapıyorsun? ölebilirdik lan." dediğimdeyse "zaten lastik sağlam takılmamış olmasaydı ölecektik" dedi. 
 Mahalleye döndükten sonra ben eve giremedim, onların eve girecektik zaten ama ben nefes almaya ihtiyaç duyduğum için bir yarım saat etrafta turladık. Eve geçmeden önce damacanaları da taşıyıp koyduktan sonra giriş gerçekleştirdik. Fakat, babası uyumamış ve onu beklemiş olduğundan çok hararetli bir giriş yaşadık ve o an eve dönmem gerektiğini onlarda kalmamam gerektiğini söyledim. Fakat, baskıları sonucu onlarda kaldım. Sadece bir saat kadar uyku uyuyabildim, baktım olacak gibi değil sabahı Sezen Aksu şarkılarıyla tamam etmeye çalışıp vakit doldurduktan sonra saat 9.40 gibi eve geçtim. Bizim evdeki tablo acayip gülünçtü, çünkü; geceden beri beni hiçbir kimse aramamıştı. Eve geldiğimdeyse yatağımda babamın yattığını ve annemin de televizyon karşısında oturduğunu gördüm. Annemin karşına geçip oturduğum da bana direkt olarak laptop'ın nerede olduğunu ve onu nasıl yanımda götürebildiğimi sordu.(halbuki öyle bir şey yok laptop kız kardeşimin yanındaydı) Babam da uyanıp yanımıza geldikten ve ona tekmil verdikten sonra gülünç bir şekilde beynimdeki ve kalbimdeki pillerimi kenara attıktan sonra derin bir nefes alıp uyuma fırsatı buldum. 
...ve belki de bir daha asla akşam arabayla rotamı çizmeden Taksim'e gitmeyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder