8 Haziran 2011 Çarşamba

Hiçlik...

Gece’nin ikisi,saat tepemden bana bakıyor.Zaman asla bu kadar dostça görünmemişti.Zamanın elçisiydi,saatler… Bazen bir havuzun dibine baktığımda,suyu orada bulamayacak ve cehenneme bakan bir çukura kafamı uzatıyor olacakmış gibi hissediyorum. Akrep ve yelkovan etrafta dolanıyor.Akrep sabırlı,yelkovan telaşlı… Saatler gong çaldığında,hiçliğin görüntüsünü göstermeye başlamıştı.Yolunu kaybeden her ruhun siluetinde bir yansıma… Belki bir kadın,erkeği ile en romantik gecesini yaşıyor.Belki adam kalkıp gittiğinde,bu gecenin “hiç” değeri kalmayacak. Hiçlik bedenleri bir zehir gibi saracak,gözler öperken,dudaklar boş bakacak,bir ritim aynı yerde takılı kalacak… Güneş doğduğunda,hiçliği geceye davet edip,odalarımızda bekleyeceğiz.Belki beklerken anlık zevkleri bir “hiç” uğruna tadacağız. Hiçlik aramızdaki tek dişi kalmış medeniyet gibi değildi.Modern çağın,porselen dişli,şekil değiştirebilen esir tüccarı… Hiçliğin olduğu yerde dudaklar kapanır,beyinler her noktası ile algıya aç bir hal alır.Kullanmadığımız bölgelerin karanlığına ufak bir ışık uğrar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder