26 Haziran 2011 Pazar

Karalama Rüya.

 Bazen insan kendi hayatını çizebilmek istiyor.En azından ben istiyorum ama bazı zamanlar...
İnsan,kendi istediği şekilde yaşayabilse sanki,Dünya denilen cehennemde hiçbir çalıya takılıp düşmeyeceğini düşünüyor.İki notalık düşüncelerimizi sayfalara sığdırıp,beyaz yaşamları kirletiyoruz.Fark şu ki,hayat kağıt üzerindeki satırlar kadar muntazam bir alan değildir.Reşit olduğumuzda bir an önce direksiyonu elimize almak istiyoruz.Hayatımızda var olan rehberleri bir kenara itip,yolları bilmeden kasıtlı olarak ölüme atlıyoruz.Damarımızda yakılan nevruz ateşlerinde bir an atlayıp zıplıyor bir an oturup bir köşeye çekiliyoruz.Kendimizden emin olmadan gökyüzüne bakarak dışarıdan bakılınca derin görülebilecek fakat ayak bileklerimizi aşmayacak hayallere dalıyoruz.Yalnız yaşadıkça kalabalığa alışıyoruz ama içine düştüğümüz karanlıkta bunun farkına varamıyoruz.Kalabalıktan gelen seslere kulak verdiğimizde başkalaşıyor,onları duymadığımızda ise kendi enerjimizin farkına varıyoruz.
 Karalama hayatlarını kimi insan elinde bir silgi ile geçiriyor kimi insan ise bir kalemle daha da yıpratıyor.Elinde silgi olanlar hayatları boyunca bir suçluluk duygusu ile önlerine sunulan yolun en açık olanına yönelmeye çalışıyorlar.Elinde kalem olanlar ise yaratıcı davranıp üzerlerine daha iyi bir resim çiziyorlar ya da kendi hayatlarını daha kepaze bir hale getiriyorlar.Kader adı verilen çizilmiş senaryoları ilginç bir biçimde yaşıyoruz,kurgulayan ise sıkıcı bir şekilde izliyor ve yanlış giden durumlarda kendi isteği doğrultusunda el atıyor.
 Bizler serbestliğin ilk belirtisinde bir beyazlığa yönelip karalama rüyalar çiziyoruz ve rüyalarımızı yaşamak için uyku kumlarının arasında nefessiz kalıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder