8 Haziran 2011 Çarşamba

Kayıp...

Üzgünüm,aklımın ucundan geçen her insana değer verdim.Sanki hepsi bir köşe kapacaktı ve bir daha asla bir yere gitmeyeceklerdi.Yanıldım.Çok şaşırmam gerekmiyordu,burası dünya adı verilen zamanla her şeyin güzel olacağı söylenilen fakat zamanın kirlettiği ifadelerle dolu bir yerdi.Hatta bu dünyada öyle bir rüya alemi var ki orası “Türkiye” gelecekler birkaç saatlik maratonda saklı,vakit gelince birkaç umut dolu genç veyahut hayatın bıkkınlığından usanmış bir kaç çürük beden önlerine konulan bir kağıtla arenada savaş verme çabasına girer.Bilinçsizliğin bir sömürü haline dönüştüğü yer burası,kimse kimseyi uyarmaz,kimse kimseyi korumaz.Adalet isteyenlerin,adalet sembolü olan kadının memelerine asılması gerekmekte,zira elindeki defter başka türlü düşmüyor.Burası “İstanbul” burada sabah ezanının duyulduğu saatler her şey ve herkes telaşsız bir uyanış içerisindedir.Güneş’in doğuşu bir film şeridinin size sunulmasını sağlar.Güzel ya da çirkin anılarınız belirir ufuktan,kız kulesinin tarihi bağırır kulağınızın dibinde,aldırmazsınız.Kendinizi önemsersiniz ya da kendinizi hiç önemsemeyip her zaman ezilirsiniz.Hayat hep bir seçimle karşı karşıya getiriyor.Kimisi gören bir kördür ve seçimlerini çoğu kez yanlış yönde kullanır.Kimisi her şeyden habersizdir,fakat birileri onun için çalışır.Burası “Dünya” ve bu küçük yarım ada “Türkiye” ve bu bir köprü şehir “İstanbul” duygular bir senteze hapsolmuştur,kültürler ve geri kalan her şey bir döngüye gömülmüştür.Burası benim hayatımdan kopup gelen satırlar ve ben de keşkelerle etrafta dolanan bir insanım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder